Türk şiirinin Kaptan’ı Attila İlhan anılıyor
“Ben sana mecburum bilemezsin / Adını mıh gibi aklımda tutuyorum / Büyüdükçe büyüyor gözlerin / Ben sana mecburum bilemezsin / İçimi seninle ısıtıyorum” gibi unutulmaz mısralara imza atan şair, Atilla İlhan, vefatının 18. yılında anılıyor.
Türk edebiyatının usta isimlerinden Atilla İlhan, savcı Bedrettin Bey ile Memnune Hanım’ın ilk çocuğu olarak 15 Haziran 1925‘te İzmir’in Menemen ilçesinde dünyaya geldi. Aynı zamanda divan şairi de olan Bedrettin Bey emekli olduktan sonra avukatlık yapmak üzere ailesiyle İzmir’e taşındı. İlhan, ilk öğrenimini Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ile Karşıyaka Ortaokulu’nda tamamladı. Babası sayesinde henüz çocukken edebiyata ilgi duyan İlhan, “İlkbahar” başlıklı ilk şiirini 3. sınıftayken yazdı. Usta şair, ortaokula geldiğinde roman yazmaya başladı.
LİSEDEYKEN TUTUKLANDI İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfında okurken mektuplaştığı bir kıza gönderdiği Nazım Hikmet şiirleri nedeniyle 1941’de 16 yaşındayken komünizm propagandası yapmaktan tutuklanan İlhan, okuldan uzaklaştırıldı, 3 hafta gözetim altında, iki ay hapiste kaldı.
Attila İlhan’a Türkiye’nin hiçbir yerinde okula gidemeyeceğine dair bir belge verildi. Babasının hukuk mücadelesinin ardından İlhan, Danıştay kararıyla 1944’te okuma hakkını tekrar kazanarak, İstanbul Işık Lisesi’nde eğitime başladı. Lisedeyken, Cahit Sıtkı Tarancı’nın birinci geldiği yarışmada ikinci oldu Başarılı şair, lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı, birinciliği Cahit Sıtkı Tarancı, üçüncülüğü ise Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın aldığı CHP Şiir Armağanı’nda “Cebbaroğlu Mehemmed” adlı şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı. Liseden 1946’da mezun olan şair, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite yıllarında “Gün” ve “Yığın” adlı dergilerde çeşitli şiirler kaleme aldı. İlhan, 1948’de 23 yaşındayken toplumsal duyarlılıkla yazdığı ilk şiir kitabı “Duvar”ı, kendi imkanlarıyla okurla buluşturdu. Özgürlük, yurtseverlik, özveri, barış, insanlık temalarını ele alan şiirlerinde, İkinci Dünya Savaşı’nın gerilimi, sıkıntıları ve çöküntülerini anlattı.
6 YILINI İSTANBUL, PARİS VE İZMİR’DE GEÇİRDİ Aynı yıl okulu yarıda bırakarak Fransa’nın başkenti Paris’e gitmeye karar veren İlhan, 6 senesini İstanbul, Paris ve İzmir arasında geçirdi. Usta şair, Paris’te kaldığı dönem sosyal-siyasal gözlemler yaptı ve bu gözlemlerini ileride çıkaracağı romanlarında ve şiirlerinde kullandı. Bir dönem “Kaptan” lakabıyla anılan İlhan, yaptığı bir açıklamada, Paris yıllarında bir dönem sakal bırakması üzerine arkadaşları tarafından bu lakabın yakıştırıldığını söylerken, lakabın yayılmasında 5 bölümden oluşan Kaptan şiiri etkili oldu. Attila İlhan, Türkiye’ye döndükten sonra, 1951’de “Gerçek” gazetesinde yazdığı bir yazı nedeniyle hakkında soruşturma açılınca yeniden Paris’e gitti. Bir süre sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapan şair, üniversiteye devam etti ancak gazeteciliğe başlayınca eğitiminin son senesinde okuldan ayrıldı. İLK ROMANI “SOKAKTAKİ ADAM” 1953’TE ÇIKTI
Usta edebiyatçı, 1953’te “Vatan” gazetesinde sinema eleştirmenliği yapmaya başladı. Aynı yıl, ilk romanı “Sokaktaki Adam”ı yayımladı. Daha önce yazdığı 10 romanı yayımlamayan İlhan, yaptığı bir açıklamada, çok akıllıca bir sebebi olduğunu belirterek, “Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatır. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır” ifadeleriyle açıklamıştı. Erzincan’da 1957’de vatani görevini yaptıktan sonra sinema çalışmalarına ağırlık veren İlhan, Yeşilçam için çalışmaya başladı. Metin Erksan ve Fikret Hakan gibi isimlerle yaptığı uzun sohbetlerde, “Toplumcu sinema nasıl olmalı?” sorusunun cevabını arayan İlhan, Ali Kaptanoğlu takma adıyla “Kartallar Yüksek Uçar”, “Yarın Artık Bugündür” ve “Sekiz Sütuna Manşet”in de aralarında bulunduğu 15 senaryo kaleme aldı. Yönetmenliğini Lütfi Akad’ın üstlendiği, Attila İlhan’ın yazdığı, kardeşi Çolpan İlhan ve Sadri Alışık’ın başrolünde yer aldığı “Yalnızlar Rıhtımı”, özgün atmosfer denemeleriyle dikkati çekti. Babasının vefatından sonra 8 yıl İzmir’de kalan şair, “Demokrat İzmir” gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Biket İlhan ile 1968’de evlenen İlhan’ın bu evliliği 15 yıl sürdü ve boşandıktan sonra Ankara’ya yerleşti. Burada Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını yürüten İlhan, “Yaraya Tuz Basmak”, “Sırtlan Payı” ve “Fena Halde Leman” romanlarını kaleme aldı. Daha sonra İstanbul’a taşınan ve “Gelişim Yayınları”nda görev alan usta şair, Milliyet, Güneş, Yeni Ortam, Söz, Meydan Gazetesi ve Cumhuriyet gazetelerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. NAZIM HİKMET’TEN ETKİLENDİ
Bir dönem müstear isimlerle edebiyat hayatını sürdüren, senaryolarında “Ali Kaptanoğlu” takma adını kullanan İlhan, “Beteroğlu” takma adıyla da “Yücel” dergisinde şiirlerini yayımladı. Attila İlhan, şairliğinin başlarında halk şiirleri ve yaklaşık 200 gazel kaleme alırken, daha sonra Nazım Hikmet’tin üslubundan etkilendi. Seçilmiş Hikayeler, Kaynak ve Ufuklar dergilerindeki yazılarında “Bobstil ve alafranga” olarak adlandırdığı “Garipçiler”in karşısında yer alan İlhan, 1952-1956’da çıkardığı “Mavi” isimli derginin etrafında toplanan yazar Orhan Duru ve Ferit Edgü gibi isimlerden oluşan edebi topluluğunun çalışmalarıyla “Mavi” ya da “Maviciler” adıyla tanınan toplumcu, gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiirlerinde yeni bir ses düzeni oluşturarak, kendine has bir üslup geliştiren Attila İlhan, bir röportajında şunları aktarmıştı: “Şiir gelir ve kendini yazdırır. Bu işin zanaatkarlığını da zaten aşağı yukarı 50 yıldan beri yaptığım için şiir yazmakta o kadar zorlanmıyorum. Bu bakımdan şiir benim hayatımda çok yer tutmuyor. Benim hayatımda daha çok yer tutan başka şeyler vardır. Bunların içerisinde bir defa astronomi merakım vardı. Liseyi bitirdikten sonra matematik astronomiye gitmeye hevesli bir gençtim fakat o zamanlar buna imkan vermedi. Biraz da babam istemedi. O zamandan bu zamana astronomi, astrofizik konularıyla çok yakından, merakla ilgilenirim ve uzayda olan olaylar, birinci derecede ilgi çevreme girer. Bu yüzden de bilim kurgu dediğimiz edebiyat eserleri benim merakla beklediğim eserlerdir.” Gazetecilikte muhabir, sekreter, köşe yazarı, başyazar ve genel yayın müdürü görevlerini yürüten İlhan, “Yağmur Kaçağı” ve “Ben Sana Mecburum” adlı şiir kitaplarıyla genç şairleri etkiledi. Batı kültürünün Türkiye’ye olumlu ve olumsuz etkilerini irdeledi Roman konularını daha çok yerel ve kırsal olayların üzerine kuran yazar, Türkiye’nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içinde işledi. Attila İlhan, romanlarında çizdiği karakterlerle Batı kültürünün Türkiye’ye olumlu ve olumsuz etkilerini, Avrupa’daki şehirlerle örtüşen bir yapı içinde irdeledi. “Sokaktaki Adam” ve “Zenciler Birbirine Benzemez” romanlarında tarihsel konulara ağırlık veren yazar, “Öz Türkçe” akımına karşı çıkan bir tutum sergiledi. Yazar, “Aynanın İçindekiler” adlı roman serisinde “Bıçağın Ucu”, “Sırtlan Payı”, “Yaraya Tuz Basmak”, “Dersaadet’te Sabah Ezanları”, “O Karanlıkta Biz”, “Allah’ın Süngüleri-Reis Paşa” ve “Gazi Paşa” eserlerinde, Türkiye’nin tarihi olaylarını, politik ve sosyal dengeler üzerinden ele aldı. Fransız romancı Andra Malraux’un “Kanton’da İsyan” ve “Umut” kitapları ile Fransız şair Louis Aragon’un “Basel’in Çanları” adlı kitabını Türkçeye çeviren usta kalem, Cumhuriyet gazetesindeki “Söyleşi” köşesinde kaleme aldığı yazıları ve TRT 2’de “Zaman İçinde Yolculuk” başlığıyla yayımlanan programının konuşmalarından derlenen yazılardan oluşan 5 kitabı okuyucuyla buluşturdu. Yaşamı boyunca birçok ödül alan İlhan, “Tutuklunun Günlüğü” isimli kitabıyla 1974’te “Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü”nü, “Sırtlan Payı” isimli romanıyla da 1975’te “Yunus Nadi Roman Armağanı”nı aldı. İlhan, 1985’te kalp krizi geçirdi ve kardiyolojik sorunları 2004’e kadar devam etti. 10 Ekim 2005‘te İstanbul’daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu 80 yaşında vefat eden sanatçının cenazesi Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi. Sanatçının adına, 2007’de kurulan “Attila İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı” tarafından edebiyat alanında her yıl çeşitli ödüller veriliyor. Attila İlhan’ın bazı eserleri şöyle: Şiir: “Duvar”, “Sisler Bulvarı”, “Yağmur Kaçağı”, “Ben Sana Mecburum”, “Bela Çiçeği”, “Yasak Sevişmek”, “Tutuklunun Günlüğü”, “Böyle Bir Sevmek”, “Elde Var Hüzün”, “Korkunun Krallığı”, “Ayrılık Sevdaya Dahil” Roman: “Sokaktaki Adam”, “Zenciler Birbirine Benzemez”, “Aynanın İçindekiler Serisi”, (Gezi) “Abbas Yolcu” Senaryolar: “Yalnızlar Rıhtımı”, “Ateşten Damla”, “Şoför Nebahat”, “Devlerin Öfkesi”, “Rıfat Diye Biri”, “Ver Elini İstanbul”